Cumhuriyetin 100. Yılını kutladığımız bu günlerde hala “kentleşememenin” verdiği birçok sıkıntı ile baş etmeye çalışıyoruz.
Trafik, toplu taşıma, deprem dönüşümü, sokak hayvanları, yeşil alanlar ve daha niceleri. Zamanında şehirleşirken, ileriyi düşünmeyen yöneticilerin sorumsuzluğu bugün hepimizin ortak derdi oldu.
Kışın soğuktan, yazın sıcaktan, olmadı hastalıktan hatta bizzat insanlar tarafından zehirlenerek öldürülen, bir arabanın altında kalıp ezilen nice kedi köpek hepimizin vicdanını sızlatıyor. Yanı sıra hemen her hafta bir köpek saldırısına uğrayan insanların haberlerini de yapıyoruz. Gittikçe artan bu şikayetler, yerel yönetimleri, hayvanseverleri, kent sakinlerini kara kara düşündürüyor.
Peki nedir bunun çözümü? Bırakın hayvanları, insanların bile yeşil alan bulmakta zorlandığı kentlerde bu dilsiz kullar için çözüm aranıyor mu? Hayvanseverler dertli. Köpek saldırılarına uğrayanlar dertli. Yerel yönetimler ise her iki taraf arasında sıkışıp kalmış durumda.
Geçtiğimiz günlerde Kartal’da “Sokak Hayvanları Tedavi Merkezi” açıldı. Gezdim. Gördüm. Dört dörtlük bir merkez yapılmış. 2 klinik, 2 ameliyathane, 1 bakım odası, 1 laboratuvar, 1 röntgen ünitesi yer alıyor. Başkan Gökhan Yüksel’in seçim beyanında belirttiği sözlerden biriydi bu merkez. Ancak bu kadar kapsamlı olmasını kimse beklemiyordu. Emeklerine sağlık.
Sokak hayvanları için Komşu İletişim Merkezi (KİMER)’e gelen şikayetleri, bildirileri ve talepleri dinlediklerini, bu doğrultuda da çalışma yaptıklarını belirten Başkan Gökhan Yüksel; “Bu tedavi merkezini yine vatandaşı dinleyerek çözüm odaklı planlayarak yaptık” dedi.
Başkan Gökhan Yüksel’in ve ekibinin yaptığı çalışma üç aşamadan oluşuyor. Kısırlaştırma, barınak ve sahiplendirme. Şimdi bunlar kulağa hem bayağı hem gerçekleşmesi imkânsız gibi görünen basit vaatler olarak geliyor değil mi? Peki işin aslı öyle mi?
Kartal Belediyesi’nin yaptığı tedavi merkezini görünce bu işi ciddiye aldıkları ve uzun soluklu bir mücadeleye adım attıklarını görüyoruz. Kaza geçiren, yaralanan hayvanların tedavi süreçleri, kısırlaştırma gibi ameliyatlar artık Kartal’da daha hızlı yapılacak. Yalnızca kısırlaştırma ile kalınmayacak, Aydos Ormanı’nda yapılması planlanan barınak ile planın ikinci aşamasına geçilecek. Barınakta öncelik saldırgan, yaşlı, engelli hayvanların olacak. Önce tedavi sonra rehabilitasyon süreci işleyecek. Üçüncü aşama ise sahiplendirme. Hayvanseverlerin en çok dert yandığı, sokaktan sahiplenin, açlıktan, soğuktan, susuzluktan ölmesinler dediği konuya da ciddiyetle el atılmış olacak.
Düşününce, işi erbabı ile çözmeye niyetlenince bakın bir yol bulunuyor. Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel, bu konuda çalışma arkadaşları ve her ikisi de veteriner hekim olan Belediye Başkan Yardımcısı Oktay Aksu ve Meclis Üyesi Orhan Budak ile konuyu enine boyuna ölçmüş tartmış ve bir yol haritası çıkarmış.
Bilindiği üzere Kartal Aydos Ormanı’na komşu ilçelerden bir tanesi. Ormana bırakılan, terk edilen hatta bazı ilçelerden toplu olarak getirilip bırakılan bu hayvanlar Uğur Mumcu Mahallesi’ni mesken edindi. Yıllardır da göz ardı edilen bu soruna bir neşter vurulması gerekiyordu. Bence ilk ve en önemli adım da atıldı.
Sokaklarda beslediğimiz, kedi evi, köpek evi yapıp bakmaya çalıştığımız bu canlar ile herkes aynı iletişimi kuramıyor. Yanı sıra sevmeyen hatta eziyet edenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar fazla. Hemen bıçak gibi kesilip atılacak bir çözüme kavuşturulacak bir konu değil bu. Ancak doğru planlama, uygun adımlarla önüne geçilebilir. Bu konuda yalnızca bir belediyenin çalışma yapması yetmez. Bu bir devlet politikası olmalı. Yerel yönetimlere gerekli destek verilmelidir.
Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel “ne şiş yansın ne kebap” diyerek bu konuyu halının altına süpürmedi. Hayvanseverlerin beklediği adımı attı hatta uygulamaya geçti. Umarım Aydos Ormanı’ndan istenilen barınak alanı siyasete kurban gitmez. Umarım gerekli alan verilir de planlanan ikinci aşamaya geçiş de hızlanır.
Çünkü sokaklarda beslediğimiz canlara yetemiyoruz. Hiçbir şey olmasa araç altında kalarak ezilip can veriyorlar. Hayvanseverler kedi/köpek evleri yapıyor. Çoğu yol kenarında, parklarda veya kaldırımlarda. Çünkü onlara ev yapacak yer bulamıyorlar. İnsanlar da buraya yemek artıkları, mama bırakıyor. Hayvanlar doğal olarak o alanı sahipleniyor. Sonuç; hayvan kendi alanını korumak istiyor. Tabi kendi dilinde. Ya hırlıyor, korkutuyor ya sessizce birinin paçasına yapışıyor. Hatta Uğur Mumcu Mahallesi’nde toplu halde gezen büyük aileleri bile var. Hepsini çok seviyorum. Doğayı biz mahvettik. Şimdi ne biz mutluyuz ne onlar! Tabiat bile isyan halinde. Hiç olmazsa onlar doğasına uygun hareket ediyor. Ya bizler?