Mehmet Saygıgüder...
Gaziantep'in Şahinbey ilçesindeki Aliye Ömer Battal İlkokulu'nda müdür yardımcısı olarak görev yapan Mehmet Saygıgüder, 26 Haziran 1979 günü çalıştığı okulun bahçesinde şehit edildi.
Öğrencilerinin gözü önünde 7 kurşunla sırtından vurulan Saygıgüder kayıtlara, PKK'nın şehit ettiği ilk öğretmen olarak geçti.
Bu kanlı saldırının üzerinden geçen 41 yılda daha çok can verildi.
***
Abdulvahap Yersiz…
Mazıdağı'nın Yukarı Konak Köyü İlkokulu’nda öğretmendi.
Güzel ahlakı ve köylü ile kurduğu iyi ilişkiler onu hedef haline getirdi.
Yersiz, 6 Ekim 1992 tarihinde PKK tarafından görev yaptığı köyde şehit edildi.
Görgü tanıklarına göre şehit olmadan önce Kanı yere akınca Arapça olarak, ‘Allah-u Ekber’ yazmıştı.
***
Neşe Alten…
Henüz 26 günlük öğretmendi.
Annesi son konuştuğu gün sesi kısık geliyordu. 'Kızım ne oldu, neden sesin kısıldı?' diye sordum. Anne çocuklar Türkçe bilmiyor, onlara ders anlatmaktan, ders çalıştırmaktan sesim kısıldı' dedi.
Alışana kadar yalnız olmasın diyerek beraberinde gelen babası ile birlikte 26 Ekim 1993’te Diyarbakır Bismil Çavuşlu Köyünde şehit edildi.
***
Necmettin Yılmaz…
Sadece 8 aylık öğretmendi.
Tayini Tunceli’ye çıktığında tereddüt içindeki ailesine, “Bu kutlu mesleği yurdun hangi köyünde olsa şerefle yaparım. Beni merak etmeyin” diyerek görev yerine gitti.
16 Haziran 2017'de yaz tatilini geçirmek için Şanlıurfa'dan memleketi Torul'a dönerken, PKK'lı teröristlerce Tunceli-Erzincan kara yolunun Pülümür ilçesi kesiminde aracı yakıldıktan sonra kaçırıldı.
Genç öğretmeni arama çalışmaları 27 gün boyunca aralıksız sürdü. Necmettin öğretmenin naaşı, 12 Temmuz 2017'de Tunceli'deki Pülümür Çayı'nda bulundu.
***
Şenay Aybüke Yalçın…
Batman’da 7 aylık öğretmendi.
Çok değil 22 yaşındaydı.
Bundan 3 yıl önce bugün, Kozluk Çok Programlı Anadolu Lisesinde müzik öğretmeni olarak görev yaparken, Batman Belediye Başkanı’na yapılan silahlı saldırıda şehit oldu.
Genç ve idealist bir öğretmenin teröre kurban verilmesinin üzüntüsü yaşanırken, seslendirdiği Mağusa Limanı türküsü ve fotoğrafındaki tebessümü ile hafızalara kazınan Aybüke öğretmeni ömrünün baharında sevdiklerinden ve hayattan koparan terör, yürüyüşler ve açıklamalarla lanetlendi.
***
Bu memlekete kalemi ve bilgisi ile can veren, yaptıkları görevin kutsiyetini her daim iliklerine kadar muhafaza eden bu şehitlerimizin uğradıkları saldırılar aslında yeni değildir.
Büyüyen, gelişen, dünyada her zaman bir yeri olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti var oldukça da yaşanacaktır.
Bu olaylar bana Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yaşanan Menemen Hadisesini anımsatır.
Bu milletin gelişmesini istemeyenlerin hedefi eğitimi yok etmektir
23 Aralık 1930 sabahı Manisa'dan Menemen'e gelen dördü silahlı altı kişi, bir camiden aldıkları yeşil sancağı sabah namazından sonra ilçe meydanına dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalıştılar.
Halkın katılmasıyla isyancı grup kısa zamanda büyüdü. İlk eylemciler arasında, Giritli Derviş Mehmet, Şamlı Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan ve Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet cemaate kendini Mehdi olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyledi.
Eylemciler meydana diktikleri ve şeriat sancağı olarak adlandırdıkları yeşil bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye ve zikretmeye başladılar. "Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir" diye bağırarak bir isyan hareketi başlattılar. Bayrağın altından ahaliden bazı kişileri geçirdiler. Bunlar arasında fabrikada işçisi Hayimoğlu Jozef gibi gayrimüslimler de vardı. Eyleme katılan vatandaşların bir kısmının halife ordusunun geleceği endişesiyle boyun eğdiği iddia edilir.
Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulması üzerine alay komutanı, yedeksubay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderdi. Kubilay askerlerin yanından ayrılarak tek başına eylemcileri arasına girdi ve teslim olmaya ikna etmeye çalıştı. Silahlı eylemcilerden biri ateş ederek Kubilay’ı yaraladı. Bunu gören askerler ateşle karşılık verdiler ancak tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardı.
Elebaşlarından Derviş Mehmet "Bana kurşun işlemiyor” diyerek halkı kutsal bir vazifesi olduğuna ikna etmeye çalıştı.
Kubilay yaralı halde uzaklaşarak cami avlusuna sığındı ancak Derviş Mehmet ve arkadaşları peşinden geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve Kubilay'ın başını bedeninden ayırdı.
O kesik baş ile birlikte Kubilay bu Cumhuriyet’in ilk şehit öğretmenidir.
O sebeple derim ki bu milletin eğitilmesi, gelişmesi ve aydınlanması için alınan canlar bizleri zayıflatmamış, daha da inançlı ve azimli hale getirmiştir.
Terörün, alçaklığın, ihanetin ırkı, dini, dili olmaz. Terör yaratmak isteyen için bu sayıklarım sadece bir araçtır. Şehit edilen öğretmenler milleti yılgınlığa düşürmek için alınan masum canlardır.
Bize düşen Mehmet, Abdulvahap, Necmettin, Neşe ve Aybüke’leri unutturmamak, Şehit Öğretmen Kubilay gibi kalbimize yazmaktır.
Eğitim ışığını yaymaktan asla vazgeçmemektir.
Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Kalın sağlıcakla…