Malum tüm dünya ile aynı anda bir felaketi yaşıyoruz.
Bizde olan paniğin, korkunun ve endişenin biraz azı veya çok daha fazlası dünyanın hemen her ülkesinde aynen yaşanıyor.
Tüm dünya radyoya 38 yıl, televizyona 13 yıl, internete 5 yılda entegre olurken, koronavirüs sadece 1 ayda dünyayı hizaya getirdi, 3 ayda yere sermeyi başardı.
Aya giden, Mars'ı fethetmeye hazırlanan, Güneş Sistemini çözümlediğini düşünen insanlık, kendisinden fersah fersah büyük evrenin kaşifi olmaya talipken, kendinden milyarlarca kez küçük bir virüse adeta teslim oluverdi.
Kanuni Sultan Süleyman'a Cuma selamlığında sıkça söylenen "Böbürlenme Padişahım, senden büyük Allah var" sözünün tezahürü olan koronavirüs, kendimizi en büyük güç ve akıllı tek varlık saydığımız dönemde üzerimize kabus gibi çökerek, dünyaya ettiklerimizin bedelini mi ödetiyor yoksa yaradanın gazabı mı oluyor konusuna hiç girmeyeyim.
Onca telaş, panik, ev hapsi huzursuzluğu içinde şükredecek bir şeyler duymak istersiniz diye düşünüyorum.
Gerçi başkasının felaketine bakıp şükretmek ne kadar doğru bilmem ama yine de aktarayım.
Malumunuz Dünya Devi ABD Koronavirüs mağduru...
Öyle mağdur ki bugün Amerikan Gazetelerine şöyle bir göz atayım dedim, okuduklarım insanı dehşete düşürecek cinstendi ama ibretlikti. Birazını paylaşayım.
New York'ta belediyeler cenazeleri defin etmek için alan bulamadığından depolamaya başladı. Ceset torbası kalmadığından, ölü bedenler mobil morg ünitelerine çevrilen konteynerlere forkliftlerin yardımı ile istifleniyor. New York Büyükşehir Belediyesi'nin bu yöntemle yaklaşık 1200 kişiyi depoladığı, bundan sonra gelecek cesetler için de yeni konteynerler hazırlandığı yazılıyor. Kentte bugüne kadar virüsten 18.000 kişinin öldüğünü de ekleyelim. Sallama haber değil yazan New York Times, yani dünyaca bilinen bir gazete bu...
Evlerinde, hastaneye gitmeden ölen insan sayısı o kadar çok ki bu insanlar aileleri tarafından cenaze evlerine verilse de buralar da tıkanmış durumda... En son bir cenaze evinin deposundaki iki kamyonun kasasında istiflenmiş onlarca ceset bulundu.
New York'un komşusu New Jersey'de durum daha da kötü duruma gelmiş. Günlük ortalama ölüm sayısı halen 300'lerde bulunuyor ve bu sayı iyi kabul ediliyor. Öyle ki yönetim parkları açma kararı almış ve tabii ki sosyal mesafeyi korumak kaydı ile...
Tabii ki her yer aynı değil.
Mesela orta ve güney eyaletlerde hayat giderek normale evriliyor.
Plajlar ve eyalet parkları ziyaretçilere yeniden açılıyor ama yine de aşırı kalabalık endişeleri dile getiriliyor. İlk berberler işe döndü. Tabii ki maske ve siperlikleri ile... Bazı restoranlar tekrar müşterilere hizmet vermeye hazırlanıyor.
Cuma günü, sağlık uzmanları erken bir açılışın koronavirüs enfeksiyonlarında haftalarca resmi vaka sayısında tespit edilmeyecek bir artışa yol açabileceği endişesini dile getirmesine rağmen, 18 eyalet ekonomilerini ve kamu yaşamlarını Pazartesi günü yeniden açmaya başlayacak. Birçok bölgede hala vakaların arttığı görülüyor. Üstelik bu hafta ABD'de koronavirüs ile ilgili bilinen ölümlerin sayısı 60 bini çoktan geçti.
Amerikalıların bu ortamda en çok kızdıkları şey ise siyasetçiler ve onların söylemleri oluyor.
Mesela, Cumhuriyetçiler Demokratlar'ı halka yardım etmelerinin önünü tıkamakla suçluyor. Demokratlar ise Cumhuriyetçi hükümeti ve tabii ki Trump'ı virüsü küçümseyerek ABD'yi hasara uğratmakla itham ediyor. Trump ise "bu devletin başı benim. Eyaletlerin açılıp açılmayacağına ben karar veririm" diyor.
(Tüm bu diyaloglar ne kadar da tanıdık geldi değil mi? Dünya aynı dünya, sadece isimler farklı...)
Sözün özü ABD inanılmaz açık ve şeffaf bir bilgilendirme politikası izleyerek coronavirüs ile mücadeleyi sürdürüyor. Açıkçası hiçbir şey gizli bırakılmıyor. Ancak bu tavır da virüsü yenmeye yetmiyor.
Ne yapıyorlardı virüs felaketinden önce? Hatırlayın...
Dünya bizim umurumuzda değil. Önceliğimiz ABD halklarının iyiliğidir.
Bela gelince Türk, İranlı, İtalyan, Fransız, İspanyol dinlemiyor ki burnu büyük ABD'yi esgeçsin.
Netice... Böbürlenme Eyt ABD! Senden bela koronavirüs var(mış).
Kalın sağlıcakla...