Çocukların oynadıkları oyun sıradan bir eğlence değildir. Oynadıkları her oyuncak, kurdukları her senaryo bir anlam taşır. Buna ek olarak çocuklar oyun oynarken zekalarını geliştirir. Sorgulamayı, düşünmeyi ve hayal kurmayı öğrenirler. Yani yetişkinlikteki başarının çoğunu çocuklukta oynadığı oyunlara borçluyuz.
Günümüzde ebeveynler çocuklarıyla baş edebilmek için çocuklarının telefon ve tablet taleplerini karşılarlar. Bilindiği üzere bu oldukça yanlış bir davranıştır. Maalesef hayatın zor yanlarından kaçmak yerine onlarla yüzleşmeyi bir şekilde öğrenmemiz gerekiyor. Telefonda ya da televizyonda uzun süre bir şeyler izlemek bizlere zekâ olarak bir şey katmaz (öğretici videolar hariç), hayal gücümüzü genişletmez, sadece vakit öldürürüz. Hatta televizyon izledikten sonra çalışmaya oturmak bile zor olmaktadır.
Çocuğun oynadığı oyunlarda kullandığı oyuncaklar ve senaryolar, psikolojik olarak bizlere mesaj verir. Çocuklar oyun oynayarak iyileşirler. Hüzünlerini, hayallerini, mutluluklarını, kaygılarını ve korkularını oyunlara yansıtırlar. Ebeveynlik ilişkilerinin de kolaylıkla gözlemlediğimiz oyunlar da vardır. Yani oyun çocuğun dilidir.
Oyunun iyileştirici özelliği için:
- Özellikle hayvan figürleriyle oynanan oyunlar, çocuğun ruhunu doğrudan yansıttığı oyunlardır.
- Oyun oynarken öfkesini dışavuran bir çocuğu sakinleştirmek yerine, öfkesini çıkartabileceği bir hacıyatmaz ya da yastık alternatifinde bulunmalıyız.
- Çocukların oynadıkları oyunlara müdahale etmemeliyiz. Şununla, bununla oyna gibi yönlendirmeler olmamalıdır.
- Çocuğun yanlışlarını da düzeltmemek gerekiyor. Ata eşek dediyse o figür bizler için de attır.
- Anne babasını oyununa katmak isteyen çocuğa eşlik edilmelidir. Ancak bu oyun yönlendirmesiz olmalıdır. Çocuk ‘’bunu tut’’ dediğinde, ikinci bir direktife kadar onu elinizde tutmanız gerekiyor.
- Oyun oynarken çaba övülmeli, başarı değil.
- Çocuk oyun oynarken söylediği sözler, oynama şekli gibi durumlar dikkatle gözlemlenmelidir.
OZAN ERDEM CANAK