İçimizde var olan iki istek: haz ve acı. Hazı isteriz, acıyı amaçlarız. Peki bu nasıl oluyor diye sorduğunuzu biliyorum. Ancak ben de bilmiyorum. Çünkü olup bitenler bilinç dışımızda gerçekleşiyor. Bu yüzden nasıl olduğunu bilmek zor. Ancak neden olduğunu araştırabilir, sonuçları da gözlemleyebiliriz. İstemeden bir çuval inciri berbat ettiğiniz oldu mu? Peki ya sevdiğiniz birisini istemsiz üzdüğünüz? Annenizi çok severken bir o kadar da öfke dolu oldunuz mu? İşte bunlar haz ve acının birbirine karşı etkileşimlerinden kaynaklanır.
Genellikle insanlar ya sevgi hissedilir ya da nefret edilir diye düşünebilir. Ancak bu iki duygu beraber çalışır. Buna ambivalans duygu denir. Bir insanı ne kadar çok seviyorsak, ona olan öfkemiz de o kadar şiddetli olur. Tıpkı çok âşık olduğunuz bir kişiyi çok kıskanmak gibi. Haz arayışınız sevgilinizin sadece sizinle olması, acı kısmı kıskançlığınız.
Peki kıskançlığınızı kontrol edebilir misiniz? Peki ya sakarlıklarınızı? Bunlar rastgele mi oluyor dersiniz? Pek sanmam. Bilincinizde bir amaca yürürken, bilinç dışınız size çelme takabilir. Hiç çalışmak istemediğiniz bir günde oturumu başlatmakla görevlisiniz. Oturumu açarken: ‘’Evet... İzninizle oturumu kapatıyorum. Pardon! Açıyorum’’ diye diliniz sürçebilir. Oturumu başlatmak istememeniz bilinçli halinizle hissettiğiniz bir şey iken, bunu istemediğinizi belli eden dil sürçmesi ise bilinç dışından gelir.
Sakarlıklar, dil sürçmeler, isim unutmalar, kaybetme, okuma-yazma hataları vb. hatalı eylemler dediğimiz edinimler bilinç dışının tezahürleridir. Bizlere rastgele geliyor olabilir. Ancak dikkatimizi verdiğimizde ruhsal olarak birçok ipucu elde edebileceğimizi belirtmeliyim.
‘’Hiçbir şey görüldüğü gibi değildir’’ derler. Ancak bütün hatalı eylemler görüldüğü gibidir.