Çocuklarla psikoterapi sürecinde terapist olarak sıkça kullandığım iki dilden bahsetmek istiyorum. Bu diller sizlere küçük ve yetersiz gelebilir. Ancak sık ve sürekli kullandığınızda uzun vadede özgüvenli büyümüş çocuklarınız olacaktır.
Dillerden birisi Yansıtma…
Yansıtma, çocuğa ruhsal ayna olmak demektir. Çocuk yaşadığı duygunun, düşüncenin ve davranışın farkında olmasınıa sağlar. Benlik de öz kontrolü aktive eder.
Peki yansıtma nasıl yapılır? Çocuğunuza ruhsal ayna olabilmeniz için, tıpkı onun gibi tepkiler vermeli ve dilinizi çocuğunuzun söylediklerinden paralel olarak kullanmalısınız. Örneğin, çocuğunuz çok heyecanlandı. İlk sözünüz her zaman ‘’Bu seni çok heyecanlandırdı!’’ olmalı. Bunu söylerken ise ses tonumuzdan heyecan akmalıdır. ‘’İstemediğin bir şey olduğu için çok üzgünsün biliyorum’’ ‘’Çok üzgünsün ve bu yüzden ağlıyorsun’’ vb.
Yansıtma yaparken ilk cümlemiz yanlışları düzeltmek olmamalı. Örneğin, çocuğunuz ineğe at dedi, vereceğiniz ilk cevap ‘’Onun at olduğunu biliyorsun!’’ olmalıdır. Hiçbir şekilde çocuğu düzeltmemek ona özgürlük hissi, ona duyulan saygı hissi ve en önemlisi birey olma hissi verecektir. Doğru bilgiyi zaten zamanla öğrenecektir.
Çabaları yansıtmak oldukça önemlidir. Örneğin, çocuğunuz kapı koluna asılmış odaya girmek istiyor. Bunu gördüğünüzde onun yerine açmamak bizlere çabayı yansıtma fırsatı verir. Çocuğunuzun uğraştığını gördüğünüzde yardım etmek yerine, ‘’kapıyı açmak için çok güzel çabalıyorsun.’’ denmelidir. Eğer ki kapıyı açmayı başardı. O zaman ‘’Sen çok güzel çabaladın ve başardın!’’ denmelidir ve ses tonunuz gerçekten gurur duymuş bir ebeveyn olarak çıkmalıdır. Eğer çocuğunuz açmayı başaramadıysa da ‘’Çok güzel çabaladın, harika denedin, önemli olan da bu!’’ diyebilirsiniz. İlla kapıyı açmak istiyor ve başarıyorsa, yardım ederken kapının tamamını siz açmayın, elinizi çocuğunuzun elinin üzerine koyun. Amacımız bir şekilde çocuğun kendi açtığı hissi uyandırmaktır.
Dillerden diğeri seçim sunma…
Evde kural koymak isteyen ebeveynler genellikle seçim sunmanın işe yaradığını söylerler. Çocuklara alternatif belirlemek, her zaman onların kuralı daha kolay benimsemesine yardımcı olur. Ancak seçim sunarken ‘’seçim’’ kelimesinin cümle içerisinde yer alması bizlere ayrı bir önem teşkil ediyor. Örneğin, çocuğunuz çikolata yemek istiyor. Siz de yemeğin birazdan hazır olacağını, yememesinin gerekli olacağını söylediniz. Çocuktan gelen ısrar sonucunda ebeveyn şu cümleyi kurmalıdır: ‘’Çikolatayı yemeyi seçersen akşam yemeğini yemeyip aç kalmayı seçmiş olursun’’ Burada bir seçim sunduk ve seçim kelimesini cümle içerisinde kullandık. Artık seçimi çocuğa bırakıyoruz. İstediğini seçebilir. Ancak çocuk seçiminin sonucunda hüsrana uğradığında (aç kalması), işte o zaman sizden çocuğa yönelik bir cezalandırma olmamış olacaktır. Çünkü siz bir seçim sunduğunuz ve o seçti. Top sizden çıktı. Kendi seçiminin sonucuna kendisi katlanacağından dolayı, sizinle olan iletişimi ne zarar görmez ve öz güveninde bir zedelenme olmaz. Birkaç örnekle bu konuyu da noktalayalım.
"Eğer oyuncaklarını toplamamayı seçersen, bu akşam oyuncaklarla oynamamayı seçmiş olursun.’’
"Eğer böyle davranmaya devam etmeyi seçersen, bir daha buraya gelmemeyi seçmiş olursun.’’
‘’Eğer tabletle beraber yemek yemeyi seçersen, tableti bir günlüğüne elinden almamı seçmiş olursun.’’ (Her zaman çocuğa alabileceği kadar sınır konmalıdır*)
"Eğer uyumamayı seçersen, senin yanında durmamamı seçmiş olursun.’’
Burada kulağa ceza veriyorsunuz gibi gelebilir. Ancak unutmayın, seçimi siz sunduğunuzda çocuğunuz kendi seçiminin sonucuna katlanacağı için sizden gelen herhangi bir yaptırım olmayacaktır. En önemli kilit nokta ise, seçimle sunduğunuz kuraldan geri adım atmamanız gerekmektedir.