Öncelikle şunu belirtmek lazım; Türkiye’de milliyetçilik bir siyasi partinin ve hatta bir kişinin dudakları arasından yönetilecek kadar aciz değildir. Bu sebepten en son %5 oy alan MHP’nin kendi tabanına yaptığı konuşma milliyetçi oyların MHP’de n kaçmasına yarayacaktır. Ya da milliyetçi görünen tabanın Devlet Bahçelici olduğu tescillenip topaç gibi savrulmaya devam edeceklerdir. Bu durum diğer muhalefet partileri tarafından iyi değerlendirilmelidir.
Yaklaşık 5-6 ay önce “….ne bölge ne de ülke artık eskisi gibi olmayacak inşallah biz de bozulmayız” diye temennide bulunan Bahçeli; daha sonrasında iktidar partisinin ambargosunu görünce “bizi bırakmadan da kürtleri yanında tutabilirsin” söyleminin gereğini yerine getirmektedir. Şaşılacak bir durum ortada yoktur. Çünkü iktidar nimetleri MHP yönetici kadrolarının ve tabanının da vazgeçilmezi olmuş durumdadır hakeza kendini % 70’e yakın milliyetçi muhafazakar kesimin temsilcisi görmeye ve bu durumu insanlara inandırmaya çalışsa da kendi parti tabanı son yapılan anketlerde %5 ‘lerdedir ve DEM ile aynı oranda hatta daha az kitleye sahiptir.
Bu durum Bahçelinin söylemlerini tartışmayıp mevzubahis edilmediği sürece bir etki göstermeyeceği kanaatindeyim. Yankı odalarında yaptıkları toplum genelini meşgul etmemeli.
Bir dönüşüm ve değişim var. Bunu doğru okumak gerekmektedir. FETÖ Liderinin öldüğünün açıklanması bu zamana tesadüf etmemiştir. Bilinçli bir durumdur. Küresel sermaye ve ABD bölge üzerinde yeni bir atılıma ve takdik değişikliğine gitmiş ya da mevcut yazdıkları senaryonun bir sonraki adımına geçmiş durumdadır. Sokak hayvanlarına yapılanlar ve onlarla alakalı uygulanan politikalar, Türkiye içi uyuşturucunun yaygınlaştırılması ve ulaşılabilir olması, Gülen’in ölümü, Kürt Açılımı söylemi, Bahçeli’nin Öcalan çıkışı, kamusal yara açan ve tüyler ürperten olayların ayyuka çıkarılması, anayasa tartışmaları, Erdoğan’ın sağlığı, muhalefetin dağınık görüntüsü, ekonomik çöküş- halkın yoksullaştırılması, cezaevlerinde tutulan adi suçluların birşekilde salıverilmeleri, gündüz kuşağı tv programları, çete ve mafya düzeninin hegemonyasının artması, mülteci ve sığınmacı politikaları, Suriye ve İran ile diplomatik gerginlik, vb. Hiçbiri tesadüf değildir. Ve hepsi birbirine bağlıdır.
Küresel sermaye ülkede ya oyuncu değişikliğine gidecek ya da mevcut oyuncusunun devamı ve sonrası için takviye kuvvetler çeperde toplanmaktadır. Bu duruma bakıldığında; Öcalan ile Kürtlerin bir kısmını, mültecileri, Suriye- Afgan- Çat- Afrika ülkeleri göçmenlerini bir çatı altında toplayıp oy kullanmaları ya da sokak eylemlerini düzenlemeleri halinde muhafazakar- islamcı- milliyetçi ve hatta bir kısım PKK etsindeki sol fragsiyon sempatizanlarını etkisi altına alması ve Ak Parti Cephesinde birleştirmesi işin içine cemaat ve kurumlarının da girmesiyle yekpare bir ihanet ordusu oluşmasına ve asıl hedefin Atatürk çizsindeki Türk Milliyetçilerinin, Alevilerin, ilerici ve aydınlanmacı kişi ve grupların Türk kültür ve dokularının ve temsilcilerinin azınlıkta kalıpyok edilecek birer hedef konumuna sokmaktadır. Bu hikayenin gerçekleşmesi için gerekli hukuksal, askeri ve kolluk güçleri imkanlarının uygun olmasıyla beraber muhalefetten ziyade karşı bir tavır koyabilecek örgütlü bir yapı gözükmemektedir. Heleki konu sokak çatışmaları ve yağma- planlı kitlesel olaylara geldiğinde kendini savunabilecek bir techizata, bilgi ve birikime de maalesefki haiz değildir.
2030 ajandasına yaklaşırken yeni ekonomik düzenin oluşumu ve yeni toplum psikolojisi ve yönetiminin sağlanması açısından ulus devlet modeli temsilcilerinden olan Türkiye ve benzeri ülkelerde travma ve olayların etkili olması için olayların boyutunun da çok güçlü olması gerektiği aşikardır.
Bu durum ve olayların ışığında hızlı ve etkili bir toplumsal örgütlenme yaratılması ve kitlesel hareket edebilecek mahalle bazlı örgütlenmeler oluşturulması ve örgütlü hareket edecek ve hayatta kalabilecek bilgi ve becerilerle donatılması gerekmektedir. Toplum demografik yapısı ve oy potansiyeli ve hatta direnç seviyelerine kadar bilgi sahibi olan mevcut yapı uygulanacak strateji ve programlarla -günü gelirse ve gerekirse- operasyonel güce ve plana sahiptir veya sahip olması zor değildir.
Ayrıca bu dönemde Selahattin Demirtaşın yaşamı ve olaylara müdahale edilme durumu da çok ciddi önem taşımaktadır.
Kurucu değerlerin ışığında örgütsel birleşmeler ve ortak hareket mantığı kurulmak istenen Türkiye özelinde çok ciddi önem taşımaktadır ve birleştirilmesi- ruhun yaratılması fiili herşeyden önemlidir.