“Şehrimizde 11 Mayıs 2011 tarihinde toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nun imzaya açtığı İstanbul Sözleşmesi’ni ilk kabul eden ülke Türkiye oldu. Ardından 14 Mart 2012 tarihinde meclise gelen İstanbul Sözleşmesi, 26 dakikalık bir görüşme sonucunda oybirliği ile geçti”
Vatan Partisi Kartal İlçe Başkanı Perihan Tekin; İstanbul Sözleşmesi’nin kadına şiddet, ev içi şiddet gibi konularda Türkiye yasalarına ek olarak hiçbir yenilik getirmediğini savundu. Bu sözleşmede; toplumların sosyal yapısının bozulması, yozlaştırılması var” dedi. Başkan Tekin; Avrupa Konseyi üyesi 13 ülkenin sözleşmeye taraf bile olmadığını, 11 ülkenin ise parlamentolarından geçmediğini de sözlerine ekledi.”
Vatan Partisi Kartal İlçe Öncü Kadın Kolları Başkanı av. nihal gündoğan ise; “Sözleşmenin imzalandığı ve geri çekildiği tarih de manidardır!” diyerek konuya bambaşka bir pencereden bakarak olayın tarihsel yönünden bahsetti.
“İstanbul Sözleşmesi’nde Kadına Yönelik Şiddete Dair Yasalarımızdan Farklı Bir Uygulama veya Tavsiye Yok!”
Başkan Perihan Tekin; şunları belirtti;
“Topluma Birçok Cinsiyeti Dayatmak İstiyorlar”
“Kendi Değerlerimiz ile Kadınlarımızı Korumalıyız”
“13 Ülke Taraf Bile Olmadı!”
Sözleşmenin imzalandığı ve geri çekildiği tarih de manidardır!
Vatan Partisi Kartal ilçe Öncü Kadın Kolları Başkanı Av. Nihal Gündoğan ise konuya başka bir pencereden bakarak şu açıdan yorum yaptı;
Tam Olarak Yaşatılan Bu: “Yaratıcı Yıkıcılık!”
Haber : Yaprak Kaplan
Vatan Partisi Kartal İlçe Başkanı Perihan Tekin; İstanbul Sözleşmesi’nin kadına şiddet, ev içi şiddet gibi konularda Türkiye yasalarına ek olarak hiçbir yenilik getirmediğini savundu. Bu sözleşmede; toplumların sosyal yapısının bozulması, yozlaştırılması var” dedi. Başkan Tekin; Avrupa Konseyi üyesi 13 ülkenin sözleşmeye taraf bile olmadığını, 11 ülkenin ise parlamentolarından geçmediğini de sözlerine ekledi.”
Vatan Partisi Kartal İlçe Öncü Kadın Kolları Başkanı av. nihal gündoğan ise; “Sözleşmenin imzalandığı ve geri çekildiği tarih de manidardır!” diyerek konuya bambaşka bir pencereden bakarak olayın tarihsel yönünden bahsetti.
“İstanbul Sözleşmesi’nde Kadına Yönelik Şiddete Dair Yasalarımızdan Farklı Bir Uygulama veya Tavsiye Yok!”
Başkan Perihan Tekin; şunları belirtti;
“İstanbul Sözleşmesi bu şekilde Türkiye hukuk düzeni içerisinde Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyecek bir hukuki düzeleme olarak yer almış oldu.
Bizler; kadına şiddet, ev içi şiddet, kadının korunması gibi konulara karşı değiliz. Biz zaten kendi medeni kanunumuz ve Cumhuriyet yasalarımız ile kadın zaten koruma altına alınmıştır. Eksikler vardır, doğru uygulanmıyordur, kadına şiddet uygulanıyordur. Fakat Batı’dan bize dayatılan uygulamalar ile bu tür konulara çözüm bulacak değiliz. Kendi yasalarımız ile bunları hayata geçirmemiz lazım. Zaten yargılanırken de İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerine göre yargılanmıyorlar. Kendi yasalarımıza göre yargılanıyorlar. Dikkat edilmesi gereken önemli bir hususta; “Bizim yasalarımızda; kadına şiddette veya tacizde veya başka bir hususta, İstanbul Sözleşmesi ile çatışan veya eksik olan bir durum yok ki. Bu nedenle bizim yasalarımıza göre hukuki süreç devam ediyor. Yani İstanbul Sözleşmesi’nde bizim yasalarımıza ek olarak şöyle yapılabilir, böyle olur gibi bir durum yok”
“Topluma Birçok Cinsiyeti Dayatmak İstiyorlar”
Başkan Perihan Tekin, konunun çocuklar ile ilgili olan kısımlarına da dikkat çekerek;
“İstanbul Sözleşmesi’nde; kadına şiddet veya ev içi şiddetti önlemekten ziyade toplumların sosyal yapılarını bozmak, toplumsal cinsiyet yani cinsiyet farklılığını ortaya çıkarmak, var. Yani şöyle; bildiğimiz iki cinsiyet var. Kadın ve erkek. Bunu dışında birçok cinsiyeti topluma kabul ettirmek istiyorlar. Çocuğuna; “kız çocuğusun veya erkek çocuğusun” demeyeceksin. Çocuk 9-10 yaşına geldiği zaman kendi cinsiyetini kendi seçecek. Cinsel yönelimini kendisi belirleyecek. Kısacası karşı çıktığımız konu; toplumun yozlaştırılması. Yoksa doğuştan farklı olan kişiler zaten toplumda oldukça zorlanıyor. Onları dışlamak veya ötelemek değil amacımız. Çok önemli bir konuda; Eşcinsel çocuklara özgürlük! Çocuğun böyle bir tercihi olabilir mi? Biz çocuklarımızı cumhuriyet değerleri ile yetiştirmek istiyoruz” dedi.
“Kendi Değerlerimiz ile Kadınlarımızı Korumalıyız”
Perihan Tekin Şöyle devam etti; “Kendi medeni kanunumuz ve Cumhuriyet değerleri ile kadınlarımızı korumalıyız.
Kadınımızın; çağdaş, laik, özgür, eşitlikçi, kadının feodal yapıdan kurtulması, kadınımızın sosyal yaşam içinde bulunması, nitelikli eğitim alması ve birçok konuda kadının hakkının korunması bizler zaten istiyoruz.
Bunları kendimiz çözmeliyiz. Batının veya başka bir yerin dayatması ile zaten çözemeyiz. Batının dayatması Orta Çağdaki yaşam biçimidir. Orta Çağda eşcinsellik meşrulaşmıştı. Kadın ise sadece üretmek için vardır. Gladyatörler de güçlü erkek güçlü erkeği eş olarak seçiyor. Yani burada kadın geri plana itiliyor. Kadına özgürlük bunun neresinde?”
“13 Ülke Taraf Bile Olmadı!”
Başkan Tekin, söz konusu Türkiye olunca baskı oluyor. Bunun arka planını düşünmeliyiz, diyerek şunları ekledi; “Avrupa Konseyi üyesi 13 ülke sözleşmeye taraf bile olmadı. Rusya, Azerbaycan sözleşmeyi hiç imzalamadı. Birleşik Krallık, Macaristan, Bulgaristan gibi 11 ülke sözleşmeyi imzalamış ancak parlamentolarında onaylanmamış yani taraf olmamışlardır.
ABD, Japonya, Kanada gibi ülkeler bize bunu dayatıyorlar. Peki, neden kendileri ülkelerinde uygulamıyorlar? Neden bize dayatıyorlar? Polonya’da bizimle aynı zamanda çıkma kararı aldı. Onlara kimse böyle baskı yapmadı. Söz konusu Türkiye olunca neden bu kadar baskı var? Bunu da ayrıca düşünmek gerekiyor”
Sözleşmenin imzalandığı ve geri çekildiği tarih de manidardır!
Vatan Partisi Kartal ilçe Öncü Kadın Kolları Başkanı Av. Nihal Gündoğan ise konuya başka bir pencereden bakarak şu açıdan yorum yaptı;
“İstanbul Sözleşmesi ne zaman imzalandı? 2011 tarihinde. Yani açılım zamanında, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) zamanında. Türkiye’nin BOP’ta az gelişmiş ülkelere yönelik politikalarda eş başkanlık statüsüne aday gösterildiği süreçte imzalanmıştır.
Ne zaman İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyoruz? Açılımları bıraktık, hendekleri kapattık, yıkıcılık, bölücülük gibi dönemleri kapattık. Milli birlik bütünlük, komşularla işbirliği, karşılıklı egemenliğe saygı döneminde yani Türkiye Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlığını terk ettiğinde, doğal olarak o açılım sürecinin sözleşmesini de terk etmesi gerekiyordu.
Uluslararası sözleşmelere ve evrensel değerlere karşı değiliz. Türkiye de karşı değil. Fakat bu sözleşmelerin birtakım sömürgeci ya da art niyetli ekonomik politikalara, siyasi politikalara alet edilerek egemenliğimizin ve birlik ve bütünlüğümüzün hedef alınmasına karşıyız" dedi.
Tam Olarak Yaşatılan Bu: “Yaratıcı Yıkıcılık!”
Av. Gündoğan şöyle devam etti: "Sözleşmeler dayatıldıkları ülke devletlerine bir takım yükümlülükler getirirler. Ayrıca da denetlerler. O denetlemeleri de uluslararası kurallara ve evrensel kurallara göre yapmıyorlar. Hangi merkezler o sözleşmeleri dayatmışsa; kendi çıkarlarına uygun biçimde o denetlemeleri yapıyorlar. Eğer kendi siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel çıkarlarına aykırılık varsa o zaman siz olumsuz ülke olup, müdahaleyi hak ediyorsunuz. Zaten sözleşmelerin işlevi burada ortaya çıkıyor. Şimdilerde çok kullanılan bir deyim var; yaratıcı yıkıcılık. Sözleşmeler tam da bunu sağlıyor. Burada da; kadın erkek eşitliği veya kadının toplumsal cinsiyetinin eşitliği, kadına karşı şiddetin önlenmesi gibi bir takım gerçekten hepimiz için arzulanan, istediğimiz, cazip deyimleri kullanarak bunların arkasına sığınarak başka şeyler yaratılıyor”
Teşekkür ederiz Yaprak Hanım. Kent34'u yayın hayatında görmek memnuniyet verici. Her aşamasında emeğinizle ve liyakatla var oldunuz. Üstün başarılar diliyorum.
Perihan Başkana tamamen katılıyorum. İstanbul Sözleşmesi bizim değildir!
Helal olsun, çok güzel bir röportaj İstanbul sözleşmesine doğru bir yaklaşım